Tiyamin (B1 vitamini: thiamine:C12H18N4OSCl2) eksikliğinde yorgunluk, depresyon, zihin bulanıklığı, fiziksel koordinasyonda bozukluk, iştah azalması, sindirim bozukluğu, başağrısı, sinir ve dolaşım sistemi hastalıkları, kas krampları, ödem gibi sorunlar baş gösterir.
çok kıskanıyorum şu çoluk çocuk, karı-koca her halleriyle ulu orta blog insanlarını. "schey family", "kirbaey family" fln ...böyle düğün fotolarıyla başlayıp, ilk çocuklarının doğumuyla devam eden, sonra da o veledin tüm hallerini üstün kaliteli nikon, canon makinalarla tetratrilyon pixel fotograflarla ölümsüzleştirip, "eheh iyiKi yapmışız, ne de güzel yapmışız böyle sarışın renkli gözlü ne nazar değer bu çocuğa ahauhahytt çok mutluyusss" halleri..gıcık oluyorum çünkü ben de istiyorum...türkish bloglardan çok elin gavurlarının aile hayatlarını takip etmek ilgimi çekmeye, hoşuma gitmeye başladı :P "hmm bakiiim geçen şu minik stephanie emekliyodu, yürümeye başladı mıyKi" ya da "ay mr.brown'ların büyük oğlu danny sünnet oldu mu acaba" ahauhau:D yalnız çoluk çocuk olsa yine iyi, granma- grandpa da eksik değil, resim yapmacalar, havuza atlamacalar,etrafa yemek saçmacalar.... ya sizin işiniz gücünüz yok mu ya, bu çoluk çocuğa kim bakıyo, yemeği kim yapiyo? var mı anadoluda böyle blogçu analar?belki vardır. ya da family'nin dady'leri uğraşıyodur fotoğraf, internet vs işleriyle kimbilir. bana ters...!ne o öyle cıbıl cıbıl bebeler. büyümeyecek mi bu çocuklar, sonra dalga geçmeyecekler mi mr. brown'un oğluyla "senin sünnet fotonu gördüydüm len aile blogunuzda bla blaaa... etc"demiycekler mi. ama seviyorum fotolarınızı, kıskandığım mutluluğunuz değil, fotograf makineleriniz:))
die, die we all pass away but don't wear a frown cuz it's really okay and you might try 'n' hide and you might try 'n' praybut we all end up the remains of the day yani :)) Ölürüz, göçer gideriz hepimiz de Ama dert etmeyin bile Yapmayın hiç büyük mesele Saklanmayı deneseniz de Dua etmeniz beyhude Her şey olacağına varır nihayetinde
Öyle içimdesin ki. Yanağımda dolaşan rüzgardan daha gerçek dokunuşların. Küçük, ürkek, kesik dokunuşlarınla, belki de her zamankinden daha yanımdasın. Yani öylesine, o kadar bensin ki. Ah nasıl anlatsam. Boşuna bu çabalarım, doğru kelimeleri aramalarım. Ne kitaplar yazıyor, ne de sözlüklerde karşılığı var. Yalnızca hissediyor insan, yaşıyor. Kelimeler eksik, kelimeler yaralı. Kelimeler cılız. Taşımıyor, anlatmıyor, tanımlamıyor bu duyguyu. Ben de. Çok başka bir şey. Sevginin ortasında, derin acılar hisseder mi insan? Aydınlık gülümsemelerin içine, hüznü yerleştirir mi durup dururken? Gözlerine buğu,diline sitem, yüreğine burukluk, çöreklenir kalır mı asırlarca? Gelmeyeceğini bildiği mektup için, posta kutusunu hep aynı heyecanla açar mı? Dedim ya, başka bir şey bu. Ne kadar yalnızsam, o kadar seninleyim şu günlerde. Belki de en başta, tutup seni en derinlere koydum diye oldu bunlar. Kimseler ulaşmasın diye, kimselerin bilmediği, bulamayacağı yollara götürdüm seni. En derinlerde tuttum. Bana sakladım. Derine, hep daha derine. Seni yapayalnız, bir tek bana bıraktım. Paylaşamadım yanlış yaptım. Sana ulaşan yolları kaybettim diye bütün bu şaşkınlıklar. Kendimi oradan oraya vurmam. Sağımda, solumda, ne zaman dikildiğini bilmediğim duvarlara çarpmam, hiç görmediğim çukurlarla boğuşmam. Denizlerin, gürültüyle gelip vurduğu dehlizlerin, acılı duvarları gibiyim. Duvarlarım yosunlu, duvarlarım kaygan, duvarlarımdan hiç tükenmeyen sular sızıyor. Tutunamıyorum. Renklerim, gün içinde değişiyor. Soluyorum, soğuyorum. Güneş ulaşmıyor içerilerime. Küfleniyorum, yaşlanıyorum. Yalnızlıklar peşimde. Dokunduğum her ıslak duvardan, pis kokulu bir yalnızlık bulaşıyor üstüme. Yapış yapış, vıcık vıcık bir yalnızlık bu. Biliyorum, bütün bunlar, hep benim suçum. Seni sakladığım yere ulaşamaz oldum. Yollar, gitgide uzadı ve karıştı. Ümidimi ısıtacak, parlatacak, kımıldatacak bir şeylere ihtiyacım var. Ah onun ne olduğunu biliyorum. Sonu sana geliyor her cümlenin. Her şeyin başı içinde ve sonundasın. Bu değişmiyor. Öyle içimdesin ki. Birden aklıma geldi, tuttum sana bir mektup yazdım dün. Çok mutluydum. Gün içinde neler yaptığımı, nelere kızıp, nelerle mutlu olduğumu, tek tek anlattım. Mevsimlerin ve insanların nasıl karışık ve beklenmedik olduklarını yazdım. "Yine zamansız yağmurlar" dedim, "Daha önce, hiç bu kadar zayıf değildi güneş ışınları" dedim, "Gerçekten buradaki şarkıları hiç öğrenmeyecek, bilmeyecek, söylemeyecek misin?" dedim. Çok uzun bir mektup oldu. Başından sonuna kadar okudum da. Neler yazmışım diye merakımdan. Sonra çekmecemden bir zarf çıkarıp, adını yazdım. Büyük harflerle, yalnızca adını. Adresini bilsem gönderir miydim, bilmiyorum. Mektup cebimde. Cebim yüreğime yakın. Yüreğim sende. Sen yüreğime yakın. Öyleyse mektup sende.
tuhaf! kafam karışık, kendimle barışık, parçalı bulutlu ama hala umutlu... ister rafet el roman ister enbe orkestrası aslı güngör..hangi şarkı olursa dinlerim. satırlar geri getirmiyor hiçbir şeyi, yalnızca sevgi sözcükleri affettirmiyor yapılmayanları, unutulanları, kolayı seçmek daha da zorlaştırıyor aşkı.. insan inanmalı verilen sözlerin tutulacağına, gözlerini kapatıp sonsuza dek güvenebilmeli yüreğinin sesine...ya da güvenmemeye başlayınca çekip gitmeli.
Si tú no vuelves se secarán todos los mares y esperaré sin ti tapiado al fondo de algún recuerdo
Si tú no vuelves mi voluntad se hará paqueña... Me quedaré aquí junto a mi perro espiando horizontes
Si tú no vuelves no quedarán más que desiertos y escucharé por si algún latido le queda a ésta tierra
Que era tan serena cuando me querías habia un perfume fresco que yo respiraba era tan bonita, era así de grande no tenía fin...
Y cada noche vendrá una estrella a hacerme compañía que te cuente cómo estoy y sepas lo que hay Dime amor, amor, amor estoy aqui ¿no ves? Si no vuelves no habrá vida no sé lo que haré Si tú no vuelves no habrá esperanza ni habrá nada Caminaré sin tí con mi tristeza bebiendo lluvia
gayet açık türkçem anlaşılmamışken, bunu kim çözecek?!..
I’m so tired of being here Suppressed by all of my childish fears And if you have to leave I wish that you would just leave Because your presence still lingers here And it won’t leave me alone
These wounds won’t seem to heal This pain is just too real There’s just too much that time cannot erase
When you cried I’d wipe away all of your tears When you’d scream i’d fight away all of your fears And I’ve held your hand through all of these years But you still have all of me
You used to captivate me By your resonating light But now i’m bound by the life you left behind Your face it haunts my once pleasant dreams Your voice it chased away all the sanity in me
I’ve tried so hard to tell myself that you’re gone And though you’re still with me I’ve been alone all along
bu gün benim doğum günüm!!! çok teşekkürler canlarım! öyle güzeldi ki bu gün...cimbekte en güzel dostlarla nargile dumanında browni tadında köpük köpek korkusuyla güle oynaya ağlaya, penguenimle çok güzel bi gündü... uzun bi aradan sonra bloguma geri döndüm. yeni düzenlemede emeği geçen blogkurdu dafnime, bu gün için özleme cheryme ve dafnime sonsuz teşekkürlerimle.sizi çok seviyorum!