Tiyamin (B1 vitamini: thiamine:C12H18N4OSCl2) eksikliğinde yorgunluk, depresyon, zihin bulanıklığı, fiziksel koordinasyonda bozukluk, iştah azalması, sindirim bozukluğu, başağrısı, sinir ve dolaşım sistemi hastalıkları, kas krampları, ödem gibi sorunlar baş gösterir.



28 Şubat 2023 Salı

YAS

27.02.2011 dünkü tarihin sene-i devriyesi... Mühim bir tarih, çok ağladığım Ankara'da, sonrasında kader planının devreye girdiği, belki de hayatımın genel çerçevesinin, halkasının belirlendiği...

Ne çok zaman geçti, ne çok acı ne çok mutluluk, ne kadar gözyaşı, ne az desibelde kahkaha muhtemelen atmosfere yayılan. Bir hüznü yazıp gönlümdeki ağırlığı kaldıramadan yük üstüne yük bindi göğsümün üstüne oturan... Artık bu vakitten sonra daha ağır gelecek mutsuzluklar terazide, çekimi artıyor yerin, toprağın sevdiklerimi.

Ah Enise... güzel kızım senin yasını tutacaktım, yazamadım kırmızı kaplı defterime ertelediğim pek çok şey gibi.. tazecik, körpecik, neşe dolu, rengarenk fotoğrafların kaldı. Çay paketine bakıp bakıp ağlar mıymış insan. Acının inkar ile başladığını öğrendim , daha da öğretme Allahım...

Sonra başka fotoğraflar kaldı 3 tane.. Muhtemelen yıl 1985, balkon demirlerinden tanıdığım apartman, içimi acıtan, paylaşamadığım kocaman acı, bir başka ölümü yakıştırmama hali "belki de değildir diye" hala...

16 Haziran 2015 Salı

Ağlaklık

İki gündür sudan sebeplerle her ortamda, her şekilde ağlıyorum. Gelen mesajlar, telefon konuşmaları sonrası...
"Kimseye etmem şikayet,
Ağlarım ben halime" mod on.
hava da tam uygun, gümbür gümbür gök gürültüsü, yağmur...
En yakınlarım, dostlarım da dahil olmak üzere ne kimseyle konuşmak,  ne de bi yere gitmek istiyorum... yatsam, uyusam, örgü örsem, çiçeklerimizi sulasam, film izlesek akşamları... ama hiç kimseyi görmesem, kimseyle konuşmasam, kimse beni aramasa, sormasa...
Galiba ağır depresyondayım..
Dağ başına mı gitsem 😐

26 Mart 2015 Perşembe

Nothing's gonna change my world

Fiona Apple'ın sesinden dinlemeyi tercih ediyorum bu günlerde, hem de çok sık.. ne çok zamandır yazmamışım.. Keder çökmeyince üzerime yazmıyorum; demek ki çok iyi günümde değilim yine ;) üniversite yıllarında telefon gibi bişeyden dakikası dakikasına blog yazabilmeyi ümit ederdim sürekli. Akıllı telefon ve onunla ne yapılacağına dair çok bi fikrim olmadığı zamanlar, daha az teknoloji bağımlısı(!) olduğum zamanlar, daha kıymetliyken zamanlar. Şimdi telefonmda bir sürü lüzumsuz uygulama arasında blogger bile yok.. ne çabuk değişiyor hevesler..
"across the universe" adında bi film varmış, onu da tez vakitte indireyim ve izlemeye vakit bulamadığımız arşivimde biraz daha yer daraltayım:)

Words are flowing out like
Endless rain into a paper cup
They slither wildly as they slip away across the universe.
Pools of sorrow waves of joy
Are drifting through my opened mind
Possessing and caressing me.

Jai Guru Deva. Om
Nothing's gonna change my world
Nothing's gonna change my world
Nothing's gonna change my world
Nothing's gonna change my world

Images of broken light, which
Dance before me like a million eyes,
They call me on and on across the universe.
Thoughts meander like a
Restless wind inside a letter box
They tumble blindly as they make their way across the universe.

Jai Guru Deva. Om
Nothing's gonna change my world
Nothing's gonna change my world
Nothing's gonna change my world
Nothing's gonna change my world

Sounds of laughter, shades of life
Are ringing through my opened ears
Inciting and inviting me.
Limitless undying love, which
Shines around me like a million suns,
It calls me on and on across the universe

Jai Guru Deva. Om
Nothing's gonna change my world
Nothing's gonna change my world
Nothing's gonna change my world
Nothing's gonna change my world

4 Nisan 2014 Cuma

geçip giden zamanları bir yerlerde bulsam...

Bu gün öğrencilerimin güzel sürprizi pek çok mutlu etti beni :)
Dün atarlı giderli tripli halleriyle beni çileden çıkarmışlar, sınıftan çıkarken de "Nankör gördüm ama sizin gibisini görmedim" dedirtmişlerdi. Bu gün kapıma kadar gelip, diller dökerek beni okula getirttiler (biraz da kapıda oturur bekleriz tehdidiyle :) Bi gittim sınıfa Esra hoca da içerde, pek güzel bir masa! Mutlu elleriyle pasta yapmışşş! meyve salatası hazırlamışlar, içecekler almışlar neler neler... Arda sınıf adına söz alıp özür diledi, ben de affettim :) Ama çok mutlu oldum, iyi ki üzmüşler bile diyebilirim :)  Lafım çok koymuş, Hüseyin :"Gece uyuyamadım hocam" dedi:) kıyamam ya.. Öğretmenlikten soğutan öğrenciler, sınıflar var, kaç senedir bu kadar usandığımı hissetmemiştim. Bu yıl başka okula tayin istemeyi düşünürken bi yandan burdakileri mezun etmeden gitmek de istemiyorum.. kendi sınıfım AT-10 ve AT-11, iyi çocuklarsınız, seviyorum sizi...
Tv'de kanal gezerken Emre Aydın'ı gördüm, eski bi şarkısıydı.. sonra coştum tek tek ilk albümündeki şarkıları dinledim. Emre Aydın'ın şarkıları artık o kadar iyi mi değil; yoksa benim mi ergenliğim, deli, dertli, coşkulu zamanlarım, gençliğim mi geçti? :P Yaşlandığımı fark ettiren en önemli belirti şu: Öğretmenliğe ilk başladığımda öğrencileri sıraya sokarken falan "Oğlum, geç sıraya" dediğimde, 12. sınıf öğrencileri "Oğlum mu?!?" diye gülüşürlerdi :)) bi iki yıldır eml'de aynı lafları söylediğimde hiç garip karşılanmaz oldu:)
Mezun olan öğrencileri facebook'a ekledikçe farkediyorum bi de geçen yılları :(
Lise sondayken Yalın'ın "Zalim" şarkısıydı ne idiyse, üniversite yıllarında Emre Aydın'ın  "Afilli Yalnızlık" şarkısı da benim için odur :) Şimdilerde yine Funda Arar favorim. Şarkının ismi bana Leyla ile Mecnun'u hatırlatıyor.("hafız"a) (aklıma gelmişken yayından kaldıranlara lanetler yağdırıyorum, evlerine ateşler salıyorum, çiuvv çiuvv)
Nerdeyse bir yıl olmuş yazmayalı... En son tez yazma aşamasında -üniversite sınavı ve KPSS'den sonra hayatımın en buhranlı döneminde- yazmışım bi kaç satır. O günleri hatırlayınca içim sıkışıyo bazen tezle ilgili kağıtları müsvedde olarak kullanırken fln. Huzura ermek budur! Savunmamı yaptıktan sonra Ramazan bayramı, tatil, arkadaşlar, gezmeler...
Ne güzelmiş örgü örmek, pasta yapmak, resim yapmak, akşam gezmelerine, Ankara'ya üniversiteye değil de alışveriş vs için gitmek....
ah vakit ne çabuk geçmiş yine..

22 Mayıs 2013 Çarşamba

tez bitsin...

çok sıkıldım, çok bunaldım.. bu satırları okuyup "normal", "sıradan" geçen günlerimin kıymetini anlamak, şükretmek için yazıyorum şimdi..geçen 3 haftayı "iyi" anmak istiyorum. "kanepede" oturmak istiyorum, kek yapmak, akşam yürüyüşe çıkmak, gece 12'den önce uyumak ve içimde bir huzursuzluk hissetmemek... internete sadece can sıkıntısından girmek, onun bunun fotoğraflarını beğenmek, alış veriş sitelerinde ne alacağıma karar verememek istiyorum..
Gelsin artık Haziran.. hatta Haziran 15 gelsin...
herşey güzel olsun..

15 Mart 2013 Cuma

müdür müdür müdür?

yazasım vardı dün; ama şimdi diyeceklerimi unuttum sanki. Kızgınlık ve hayal kırıklığı beni yazmaya itici haller aslında. Tespit böceğine göre beni aynı isimli kişiler üzüyor genellikle...
Bundan sonraki tavrım ne olacak tam kestiremiyorum.. Allah ıslah mı etsin, hidayet mi versin bilemedim; ama inşallah bana uzak olsun artık.
Mevkiden olma korkusu, koltuk sevgisi; Allah korkusunu ve sevgisini unutturmasın kimseye..
Bir yanım dedi ki dün, diğer yanıma: "gel elektrikçi olalım dükkanın başına geçelim beraber:)"
Ey can sıkıcı müdürler! twiter'dan size seslendim daha da sayamam artık..

İstanbul istiyorum.. 15dk'lığına bile olsa en tez vakitte..
Gözümü açıp kapadığımda tezim bitmiş olsun istiyorum..
Akşama güzel bi sofra hazır olsun istiyorum bir de, karnım acıktı :S

11 Aralık 2012 Salı

yeni şarkılar

müzik dinlemeye, yeni şarkılar keşfetmeye mi pek fırsatım olmuyor, yoksa bu aralar pek iyi müziklere mi rastlamıyorum bilemedim..
Her şarkısını ezberlediğim Sıla pek sarmadı beni bu kez... bu albümde herhangi bir şarkısına dair bir söz öbeği bile kalmadı aklımda
Emre Aydın'ın yeni albüm çıkardığını, hatta daha çıkmadan şarkısının dillere dolanıp patlama yaptığını bile bi yarışma programından öğrendim. "beni biraz böyle hatırla" şarkısını merak ettim hemen baştan sona bi kez dinledim, bi yandan başka işle mi meşguldüm ki dinlerken ya da ruhumun meşgul çalışlarından mıdır acaba, yanıt vermedi yüreğim şarkıya. Bana önceki (kağıt evler) albümündeki "yoksun" şarkısını hatırlattı nakarat girişleri falan. onda "yoksuuuuun" diye bi yakarış, bunda da "hatırlaaaa" diye bir emir cümlesi...
Leyla ile Mecnun'un hüzünlü müziğine (geri dönme ud versiyonu) söz yazılsın süper bi şarkı olsun istiyorum mesela...
film soundtrack'lerine sardım bu ara..favorim "nightcall" depresif olsa da arabada iyi gidiyor
Dafniamın bana güzel müzik tavsiyeleri olurdu, "bak şu güzel dinle" diye, onu da özledim.
Kenan Doğulu'nun "bal gibi" diye bir şarkısı varmış, daha yeni keşfettim, böyle slow başlayıp, dan dan diye artan bir tempoyla yükselip giden şarkıları seviyorum.
bu şarkıyı dinlerken bi de baktım ki benim bir blog'um vardı, eskiden çokça yazdığım, onu hatırladım..
bir de baya eski şarkılara dönüş yaptım 80lerin şarkılarını keşfediyorum şimdilerde :)

16 Ekim 2012 Salı

uzunca bir aradan sonra...

yazı  yazmayı özlemişim.. yalnız, yazmaya özlemimi tetikleyen şey yine hafif bir kırgınlık, depresiflik hali.. biliyorum bana yine hormonlarımın bir oyunu bu, bir de ders programımın olabilir.. fotoğraf çekmek, fotoşok(!) yapmak ve istanbul'a gidip ortaköy'de waffle yemek istiyorum.. ama bir saat sonra okula gidip eşek sıpalarına biyoloji anlatmam gerekiyor, işte durum böyle olunca da mutsuzluk çöküyor üstüme..
gidip neşeli bişeyler dinliyeyim en iyisi

8 Haziran 2012 Cuma

kurtuldum esaretten!

bu kadar kolaymış halbuki...
mutsuzluktan falan da ölmüyomuşum!
kendimi tebrik ediyorum, kararlarımın arkasında durmaya devam ediyorum..
yeni başlangıcıma, yeni hayatıma 3 hafta kala mutlu, umutlu bekliyorum günlerin geçmesini

10 Nisan 2012 Salı

nasıl bir sendrom?

nasıl bir pms anlamıyorum! 7 gün boyunca sürecek mi acaba? o zaman az kaldı! yarın son! geçecek, geçecek.. bu gün özel, bu gün güzel bi gün! ama içimde tarifsiz bir hüzün var!
sanırım meşgul olmam gereken şey internet değil; hatta uzak durmam gereken en önemli şey internet! ardından da funda arar! ve tüm hüzünlü şarkılar...

11 Şubat 2012 Cumartesi

"abla olmak"

ya da başlık "gözlüklü olmak" mı olmalıydı?
bugün uzun bi aradan sonra dışarı gözlükle çıktım; okul-ev arasını saymıyorum. Markette kasadaki kız (A101): "abla .... lira" dedi.
oha! bildiğin çam yarması gibi en az 23 yaşlarında olabilecek kız; 1.55 boyunda, bildiğin minyon çıtır tiyamin'e, bana, "abla" dedi!
evet, öğrencilerim haklı, gözlük beni yaşlı gösteriyo
arkadaşlarımın çocukları için "teyze" olabilirim ama;
kasiyer kız, sana sesleniyorum:"bana bi daha abla dersen, seni KOB'a şikayet ederim :P
(KOB: kasiyerler odası başkanlığı:P )
ama bodur tavuk her dem taze, bunu da bil :)

30 Ekim 2011 Pazar

samsun'da 21 saat..

3,5 yıl sonra samsun'da... farklı nedenler, farklı yüzler.. üzerime sirayet eden denizin hırçınlığı, gökyüzünden gözlerime inen bulutlar, içimde vuran dalgalar ve beni bu halimle seven, gözlerime bakıp "gül" diyen yarim...

11 Ekim 2011 Salı

yine yazı bekler miyiz?

belki unuturuz onu
tüm kasımdan kalma çiçekler gibi
arasına koyarız şarkı yazdığımız
kırık hayaller saklı defteri



belki de saklarız onu
kalbimizde bir delik açar gibi
belki denize ulaşır içimizdeki nehirler bir gün
yine yazı bekleriz


Ah nasıl bir şarkıdır bu.. "sonra yedi bahar geçer, o yaz hiç hiç gelmez"
aşk tesadüfleri sever filminde dinlediğimde hoşuma gitmişti ama üstünde durmadım, zira serdar ortaç, demet akalın dinleme dönemindeydim o sıralar. iyi gelmezdi bu şarkı..


şimdi de iyi gelmedi.. sonbaharın melankolisi mi, yağmurlar mı hep hüzünlendiriyor beni? gördüğüm rüyalar mı?

yazı beklemek biraz merak, heyecan ve hüzün veriyor şimdi..


yazın bizden gün gün uzaklaşmasını izlemek; aşkı bitmeden ilişkisini bitiren bir sevgilinin ardından bakmak gibi.. Elden gelen yalnızca beklemek ve uzaktan izlemek...


HER ŞEYDEN BİRAZ KALIR.



Kavanozda biraz kahve, kutuda biraz ekmek, insanda biraz acı...

9 Ekim 2011 Pazar

bu bir rüya, bu bir dua..

(bknz: ezginin günlüğü-rüya)

(bknz: gökhan türkmen-bir rüya)

(bknz: tepetaklak)

ve hatırladım ki !
hatırla sevgili'de (bu zamana kadar hevesle heyecanla izlediğim tek diziydi) Yasemin ve Necdet'in (aslında Ahmet'in) kızının ismi de Rüya idi... Samet gibi.. o farklı biraz daha ama yine de çağrıştırdı işte..

21 Eylül 2011 Çarşamba

yeni eğitim-öğretim yılı

hiç kaldıramıyor bünyem böylesine değişimleri!
hayatımın en büyük pazartesi sendromunu yaşadım sanki...
insan buna da alışıyormuş, dayanıyormuş bütün gücüyle..
dilimde ferhat göçer'in şarkısı hani şu yaprak dökümü dizisiyle özdeşleşen:
evimi, ocağımı, yuvamın sıcağını, yarimin kucağını bıraktım...

25 Nisan 2011 Pazartesi

Bir Öykü...



doldu süre, bize bu bile çoktu
bir hayaldi.. yok oldu..

"yeter" demek yetmez ki bazen!
ah içimde bir öykü ağıtlarla biter

17 Şubat 2011 Perşembe

burnunun direği sızlamak

Türkçe bilgime, deyim-atasözü dağarcığıma güvenirdim. ama tabi öğrenilecek daha çooook şey varmış. Meğer deyimlerimiz öyle hep mecaz anlamlı değilmiş, bilimsel verilere de dayanıyormuş azizim...

"burnunun direği sızlamak" deyiminin "içi parçalanmak" anlamında kullanıldığını sanıyordum, hani böyle üstü başı yırtık pırtık, zayıf, perişan bir çocukcağız görürsün sokakta, acırsın, işte o zaman; ya da birisi hayatını kaybeder geride kalan sevenlerini ağlarken görürsün, için acır öyle burnunun direği sızlar... Sanıyordum ki, değilmiş! burnumun direği sızlayınca anladım neden olduğunu.

Görülenlerden, hatırlananlardan, hem hüzünlenip, hem mutlu olup, derin bir iç çektikten sonra ciğerlerden yukarı doğru ilerleyerek dışarı çıkmaya çalışan hava ile dışarı akamayan göz yaşı arasında ne geçiyorsa artık, hem kalbi hem de burnun o kemiğini sızlatabiliyormuş.
"Özlem duygusunun beyne iletilmesiyle, beynin burun mukozasına yolladığı bir asit sonucu hissedilen durum" muş bu... tercüman-ı ahval-i tiyamin :)
Acıma hissi değilmiş deyimdeki, yanlış biliyormuşum, yaşayarak öğrendim, düzelttim kavram kargaşamı, yapılandırdım kendimi:)

ve tüm bunlara sebep olan 21.08.09 tarihli bir maildi...

3 Şubat 2011 Perşembe

kaç yanlış daha lazım?

ilk kez bu gün yani dün, arkadaşımın çocuğunu sevdim! aman Allahım o nasıl bir güzelliktir, o gözler, düğme gibi dudaklar, noktacık gamzeler... tam bir cimcime minik Eylül! annesi her ne kadar "teyzeleri" olarak tanıştırsa da bizi, "gel ablacım" diye sevmekten alıkoyamadık kendimizi:) sanki Tuğba annesi değil de, geçerken biri bırakmış da ilgileniveriyomuş gibi.. evli, mutlu, çocuklu; ama eski Tuğba.. yıllardır görüşmemekten ötürü hiç bir soğukluk yok.. seviyorum arkadaşlarımı, dostlarımı...

konuşmadığım şeyler var, geçiştirdiğim...

aklımla gönlümün savaşında saklandığım şıklar hep yanlış, ne yazık ki bunu biliyorum. Acaba kaç yanlış beni doğruya götürecek? bu kez tepetaklak düşmeden mi hata yapacağım?
geçimsizim bu günlerde.. (bkz: şubat) (bkz: tepetaklak)

11 Ocak 2011 Salı

simsimetrik

2011'in ilk simetrik tarihi..
boğazlarım acıyo, bacaklarım ağrıyo ve uykudan ölüyorum..
ama mutluyum
bu mutluluğu ziyan etmeden yazayım dedim 2 satır da olsa
perşembeyi bekliyorum, iyi haberler umuyorum