Tiyamin (B1 vitamini: thiamine:C12H18N4OSCl2) eksikliğinde yorgunluk, depresyon, zihin bulanıklığı, fiziksel koordinasyonda bozukluk, iştah azalması, sindirim bozukluğu, başağrısı, sinir ve dolaşım sistemi hastalıkları, kas krampları, ödem gibi sorunlar baş gösterir.



28 Kasım 2008 Cuma

can dündar'dan yine..

aşık olmadan bir düşün
evinin seni içine sığdıramayacak kadar dar olduğunu
fark edeceksin...
sokağa fırlayacaksın...
sokaklar da dar gelecek...
tıpkı vücudunun yüreğine dar geldiği gibi...
ne denizin mavisi açacak içini, ne pırıl pırıl gökyüzü...
kendini taşıyamayacak kadar çok büyüyecek, bir yandan da kaybolacak kadar
küçüleceksin...

birileri sana bir şeyler anlatacak durmadan...
"önemli olan sağlık."
"yaşamak güzel."
"boş ver, her şey unutulur."
sen hiçbirini duymayacaksın...
göz yaşlarından etrafı göremez hale geleceksin...
ondan ölmesini isteyecek kadar nefret edecek, az sonra kollarında ölmek
isteyecek kadar çok seveceksin...
hep ondan bahsetmek isteyeceksin...
"ölüme çare bulundu" ya da "yarin kıyamet kopacakmış" deseler başını
kaldırıp ne dedin?" diye sormayacaksın...
yalnız kalmak isteyeceksin...
hem de kalabalıkların arasında kaybolmak...
ikisi de yetmeyecek...
geçmişi düşüneceksin...
neredeyse dakika dakika...
ama kötüleri atlayarak...
onunla geçtiğin yerlerden geçmek isteyeceksin...
gittiğin yerlere gitmek...
bu sana hiç iyi gelmeyecek...
ama bile bile yapacaksın...
biri sana içindeki acıyı söküp atabileceğini söylese, kaçacaksın...
aslında kurtulmak istediğin halde, o acıyı yasamak için direneceksin...
hayatinin geri kalanını onu düşünerek geçirmek isteyeceksin....
aksini iddia edenlerden nefret edeceksin...
herkesi ona benzetip...
kimseyi onun yerine koyamayacaksın...
hiçbir şey oyalamayacak seni...
ilaçlara sığınacaksın...
birkaç saat kafanı bulandıran ama asla onu unutturmayan.
sadece bir müddet buzlu camin arkasından seyrettiren...
bütün şarkılar sizin için yazılmış gibi gelecek...
boğazın düğümlenecek, dinleyemeyeceksin...
uyumak zor, uyanmak kolay olacak...
sabahı iple çekeceksin...
bazen de "hiç güneş doğmasa" diyeceksin...
ne geceler rahatlatacak seni ne gündüzler...
ölmeyi isteyip, ölemeyeceksin...
belki çivi çiviyi söker diye can havliyle önüne çıkana sarılmak
isteyeceksin...
nafile...
düşüncesi bile tahammül edilmez gelecek...
rüyalar göreceksin, gerçek olmasını istediğin...
her sıçrayarak uyandığında onun adini söylediğini fark edeceksin...
telefonun çalmasını bekleyeceksin...
aramayacağını bile bile...
her çaldığında yüreğin ağzına gelecek...
ağlamaklı konuşacaksın arayanlarla...
yüreğin burkulacak...
canin yanacak...
bir daha sevmemeye yemin edeceksin...
hayata dair hiçbir şey yapmak gelmeyecek içinden...
onun sesini bir kez daha duymak için yanıp tutuşacaksın...
defalarca aradığı günlerin kıymetini bilmediğin için kendinden nefret
edeceksin...
yasadığın şehri terk etmek isteyeceksin...
onunla hiçbir aninin olmadığı bir yerlere gidip yerleşmek...
ama bir umut...
onunla bir gün bir yerde karşılaşma umudu...
bu umut seni gitmekten alıkoyacak...
gel gitler içinde yaşayacaksın...
buna yasamak denirse...


razı misin bütün bunlara...?

hazır mısın sonunda ölüp ölüp dirilmeye...?

o halde aşık olabilirsin !!!

27 Kasım 2008 Perşembe

şarkılarla başım dertte


Küçüğüm daha çok küçüğüm
Bu yüzden bütün korkularım
Gururum bu yüzden
Bu yüzden çocuk gibi korunmasızlığım
Küçüğüm daha çok küçüğüm
Bu yüzden sonsuz endişem
Savunmam bu yüzden
Bu yüzden bir küçük iz bırakmak için didinmem

çok müzik dinliyorum yine, durup durup başka başka şarkılar geliyor aklıma, indiriyorum, bazısını bulamıyorum, deli oluyorum, halimi beğenmiyorum. güzel bi film izlemek istiyorum, "ıssız adam"ın daha romantik versiyonu olabilir, ağlayayım yeter ki, sebepsiz kalmasın gözyaşım, yalnızca bi nedene bağlayabileyim mendilimi, yok hayır dilek tutmayayım, yeter ki umut etmeyeyim boşuna sarmalamayayım ağaçları..
canım kimseye bişey anlatmak, tek kelime etmek istemiyor, sormasın kimse halimi, "yüzün mü asık" demesinler, oturayım, müzik dinleyeyim, kimsenin okumayacağı ya da bi kaç kişinin göz gezdireceği yazılar yazayım, yeter ki hayal kurmayayım, eklemeyeyim düşünceleri uç uca, inanmayayım, ummayayım, kırılmayayım, incinmeyeyim, endişe duymayayım, yalnız kalayım yok hayır kalmayayım...bi filmde "biz kadınlar yalnız kalmamak için herşeyi yaparız" diyordu, o kadar halsizim ki, ne yapayım...


dışarda yağmur var, rüzgârla bulut arkadaş olmuş
haberim yok, haberim yok
kim... kim... kimse bana hiçbir şey söylemedi ki bileyim

acele yaşanan o aşklara
ve de acele yağan o yağmura
benim soracak bir sorum var

denize açılan bir yelkene
kapılıp gidenin vay haline
"onu bana getirin hadi yağmurlar"

25 Kasım 2008 Salı

ah umrumda mı sandın bu dünya?

margo'mun blogunda görünce dinleyesim geldi, nostalji yaptım azıcık, sonra hoşuma gitmedi halim. neşesi yeter-miş! peh! kimsenin neşesi kimseye yetmiyor efendim, bencilliğin, aç gözlülüğünün efendileriyiz, yok öyle "bir tek dileğim var, mutlu ol yeter" demek, platonik sevdalar, bir tebessümle duçar olmalar...

canımı sıkıyor saflığım, hayır canımı sıkan bizzat ben değilim! kendini zeki sananlar, verdikleri sözleri tutmayanlar ya da tutamayacakları sözleri verenler, boylarından büyük laf edenler (ne içine girebilecek ne de arkasında durabilecekleri cümlelerin müteahhitleri), kendini tutmayaı becerip dilini tutmayı başaramayanlar, hep bi bahanesi olanlar, kendinden "emin" olmayanlar, kazanmak için uğraşmaktan kaçıp kaybetme kehanetine koşullanmışlar, ...
daha uzar bu liste!


fonda alpha çalıyor, hüzün basıyor bu şarkıda, benim yine gözümde aynı sahne:


touch my hand
it's only me, listen
i'm here.

come to stand
in sultry fields
with you.

and now
old dummy day
i know
is over this way.

i'm laughing
saw you gonna kiss me
you see
yeah as i said.

one day she won't
a lonely bird
alone.

judgement day
saw the world it's gone
unheard.

sold the sea
a lot how it feels to me.

i hate the word it's sad to see
i take your weight
and your heart fades away
today a renegade
to lay in woods
by the pheasants.

i mean it
you don't
force on my head
kill our nightmare.


sığınmak istediğim limanı lodos vurmuş, yüzme bilmeden, hele "can yeleği"m olmadan benim de kıyıya vurma ihtimalim var...

"ıslığımı fısıldamıştım şişeye
kıyıya çığlığım vurmuş.
dokunmayalı çok olmuş ki..
kalbim kuş yuvası olmuş..
doluya koysam almıyor,
bu bardak hep yarım dolmuyor..
aklımla çözemedim bu işi
."

canımı sıkan başka bi şey de tam bu işte ,"aklımla çözememek!" problem çözme basamaklarından bu denli haberdarken, mecalim yok adım atmaya, aklımı dinlendirmeye ihtiyacım var, mantıklı hareket etmekten sıkıldım, ölçmekten, tartmaktan, araştırmaktan, sınamaktan, kontrolden...ya da şöyle bi ihtimal de mevcut, neden-sonuç ilişkisi kurmada gel-git aklım muvaffak olacak halde değil, bi gün sıcak akıyor sularım, bi gün soğuk..iyisi mi, basamakta oturayım, bekleyeyim ben, varsın "tembel" desinler, adım atmayacağım, arzu eden olursa koşsun gelsin, benim uçmam lazım, zaten yüzmeyi de bilmiyorum...

12 Kasım 2008 Çarşamba

sevmek, kıskanmak, sakınmak, sahiplenmek...

izafi kavramlar..."seven kıskanır, kıskanmıyorsa sevmiyordur". "her kıskanış bir sahipleniştir". tabi burdaki kıskançlık, sevdiceği başkalarından, kem gözlerden kıskanma mealinde kullanılmakta.arada bağlantı kurulabilir ya da kurulamaz kim bilir.

"kıskanmak sevginin bencil yüzüdür, sevginiz varsa kıskanabilirsiniz de" bu laf hoşuma gitti. ölçüyorum, biçiyorum, hani bir iyi duyguyla bir kötü duygu beraber beslenemezdi?! lakin burda kıskançlığı, yani sevdiceği kıskanmayı "kötü duygu" olarak alırsak haksızlık etmiş olmaz mıyız? cevap veriyorum: evet oluruz. e o zaman başka bi soru:kıskançlık alt kümelerinde güven eksikliğini barındırmaz mı? bunun cevabını bilemiyorum, veremiyorum. çok da bağdaşım kuramadım ki..

sevmek uçsuz bucaksız okyanusken, kıskanmaya başladığında denize, hatta göle dönüşmez mi duygular? ama sakınmazsan dalgalardan bu kez yüreğini aşındırmaz mı? "sahiplenmek?" hani emanetçiydik hepimiz şu fani dünyada, neyi sahipleniyoruz ki? offf çok soru biriktirdim yine.. neyse, cevapların öznesini, çok belirtili nesnesini bildikten sonra, tümleçler dolaylı-dolaysız yollarda, zarflar posta kutusunda beklesin biraz daha, bu arada da yüklem biraz daha anlam yüklenedursun:)

aslında boşuna geveliyorum lafları ağzımda anne benim biraz daha koşmam gerek, istemiyorum pilav yapmak :)

4 Kasım 2008 Salı

"şarkı halinde kal"


git,
git benden uzak,
uzak bir yere git;
ne olur içimde her zaman bir ümit...

her uzak şey gibi öyle yalnız hayal,
yalnız rayiha ve renk,
şarkı, şarkı halinde kal...


bu şarkıyı daha evvel mutlaka duymuşumdur ama bugün dinledim, "beni koyup gitme" derkenki gibi acıttı canımı yaşar'ın çatal çatal sesi, dün okuduğum ucu bilenmiş kelimeler* gibi çok acıttı...öykümün ihtiyacı olan bir ömür, bir şarkı, bir şiir, bir rayiha ve renk..

(* thanx to rüyayla)