Tiyamin (B1 vitamini: thiamine:C12H18N4OSCl2) eksikliğinde yorgunluk, depresyon, zihin bulanıklığı, fiziksel koordinasyonda bozukluk, iştah azalması, sindirim bozukluğu, başağrısı, sinir ve dolaşım sistemi hastalıkları, kas krampları, ödem gibi sorunlar baş gösterir.



poetic etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
poetic etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

11 Ekim 2011 Salı

yine yazı bekler miyiz?

belki unuturuz onu
tüm kasımdan kalma çiçekler gibi
arasına koyarız şarkı yazdığımız
kırık hayaller saklı defteri



belki de saklarız onu
kalbimizde bir delik açar gibi
belki denize ulaşır içimizdeki nehirler bir gün
yine yazı bekleriz


Ah nasıl bir şarkıdır bu.. "sonra yedi bahar geçer, o yaz hiç hiç gelmez"
aşk tesadüfleri sever filminde dinlediğimde hoşuma gitmişti ama üstünde durmadım, zira serdar ortaç, demet akalın dinleme dönemindeydim o sıralar. iyi gelmezdi bu şarkı..


şimdi de iyi gelmedi.. sonbaharın melankolisi mi, yağmurlar mı hep hüzünlendiriyor beni? gördüğüm rüyalar mı?

yazı beklemek biraz merak, heyecan ve hüzün veriyor şimdi..


yazın bizden gün gün uzaklaşmasını izlemek; aşkı bitmeden ilişkisini bitiren bir sevgilinin ardından bakmak gibi.. Elden gelen yalnızca beklemek ve uzaktan izlemek...


HER ŞEYDEN BİRAZ KALIR.



Kavanozda biraz kahve, kutuda biraz ekmek, insanda biraz acı...

21 Kasım 2010 Pazar

kırgınım, saçılmış bir nar gibi

"kırgınım, saçılmış bir nar gibi,
sessiz akan bir ırmağım gecede.
söylenmemiş sahipsiz bir şarkıyım"



BİR EFLATUN ÖLÜM

kırgınım, saçılmış
bir nar gibiyim

sessiz akan bir ırmağım
geceden
git dersen giderim
kal dersen kalırım

git
dersen
kuşlar da dönmez, güz kuşları
yanıma kiraz hevenkleri alırım

ve seninle yaşadığım
o iyi günleri,
kötü
günleri bırakırım.

aynı gökyüzü aynı keder
değişen bir şey yok ki
gidip
yağmurlara durayım.

söylenmemiş sahipsiz
bir şarkıyım

belki
sararmış
eski resimlerde kalırım

belki esmer bir çocuğun dilinde.

bütün derinlikler sığ
sözcüklerin hepsi iğreti

değişen bir şey yok hiç
ölüm hariç.

aynı gökyüzü aynı keder...

26 Eylül 2010 Pazar

a walk to remember

love is patient, love is kind.
love is not jealous, it does not brag, and it is not proud.
love is not rude, is not selfish, and does not become angry easily.
love does not remember wrongs done against it.
love is not happy with evil, but is happy with truth.
love bears all things, believes all things,
hopes all things, endures all things.
love never fails..


sevgi her zaman sabırlı ve candandır.
asla kıskanç değildir.
sevgi asla kendini beğenmiş ya da kibirli değildir.
asla kaba ve bencil değildir.
saldırgan ve kızgın değildir.
sevgi başka insanların günahlarından zevk almaz..fakat hakikati sever.
her zaman bağışlamaya, güvenmeye, ümit etmeye hazır ve başa gelen herşeye tahammül eder...

13 Eylül 2010 Pazartesi

Aşk Şehri


Ne vakte kadar kucaklayacaksın ölü bir sevgiliyi
Öyle bir canı kucakla ki ona bir son olmasın
Baharda doğan hazanda ölür
Aşkın gülbahçesinde nevbahardan medet yok

satın almak konusunda kararsız kalıp, üç kez elime alıp geri koyduğum, her seferinde aynı sayfayı açmam üzerine "bu kitap bana bişey anlatmak istiyor sanırım" dememe sebep olan satırlar..

bu zamana dek okumadığım için hayıflandığım kitapları okuyorum, bu yaşıma kadar öğrenemediklerim için üzülüyor, en azından çok da geç kalmadığım için seviniyorum. Allahım içimdeki öğrenme aşkını hiç söndürme, daha da arttır..

derin bir huzur var içimde, mutluyum... ne olursa olsun...

10 Ağustos 2010 Salı

10/08/10

hangi düşten düşmüşüm ben?
hangi yoldan savruldum?
hangi filmin başrolünde kahraman oldum?
hangi senle mutluyum ben?
hangi senle kavruldum?
hangi yoldan son çıkışta kaybolup durdum?

kapıların ardından, giren ışık gibi
yollara düşür beni, dönmem geri…
bir günde 6 ziyaret! bu ancak büyük bir özlemi ifade edebilir bence ya da merakı... peki sevgiyi ya da aşkı? hiç sanmıyorum ve ziyaretin sanalını vuslattan saymıyorum...
yarını bekleseydim keşke içim daraldı gece gece, ama içimdeki boşluk da büyümekte diğer yandan... ne yaptım böyle ben?! erzincan...kötünün iyisi...ne dicem yarın?!

26 Temmuz 2010 Pazartesi

for 730 days

Gün uzun türküsünü bitirdi
Karlı dağlara yürüdü karanlık
Yalnızlık çekilmez bu vakit,
Delirdi denizde yosun, çayda balık,
Gel artık...
(64, 65th bigger)

25 Haziran 2010 Cuma

i love you because i know no other way

i do not love you as if you were salt-rose, or topaz,
or the arrow of carnations the fire shoots off.
i love you as certain dark things are to be loved,
in secret, between the shadow and the soul.

i love you as the plant that never blooms but carries in itself the light of hidden flowers;
thanks to your love a certain solid fragrance,
risen from the earth, lives darkly in my body.

i love you without knowing how, or when, or from where.
i love you straightforwardly, without complexities or pride;
so i love you because i know no other way
i love you without knowing how, or when, or from where.
i love you straightforwardly, without complexities or pride;
so i love you because i know no other way

that this: where i does not exist, nor you,
so close that your hand on my chest is my hand,
so close that your eyes close as i fall asleep.
(Pablo Neruda)

(PATCH ADAMS)

6 Ekim 2009 Salı

sevgileri yarına bırakmak

aklıma Behçet Necatigil'in şiiri çok sık takılıyor bu aralar. haftada en çok 3 gün okula giden bir bünye için, geride bıraktığım bir aydaki yüksek tempoda yitip gitmemek için canlı tutmaya gayretindeyim bazı hislerimi. "yarınlara bırakmamak için sevgilerimi".
ama nafile! havsalam almıyor bazı şeyleri. öyle XL genişliğinde zamanlar değil ki benim istediğim, yalnızca kıymet bildiren bir kaç dakika.
hani eurovision şarkısı gibi Semiha Yankı'nın...
zaman mefhumu böylesine göreceli iken önemli olan ona yüklenecek kıymette gizli. tabi kimin vakti neye-kime göre kıymetli, o da bir muamma.. ama aşikar olan bi şey var, o da geçen zamanın bi kıymetinin kalmadığı...

"sevgileri yarınlara bıraktınız
çekingen, tutuk, saygılı.
bütün yakınlarınız
sizi yanlış tanıdı.

bitmeyen işler yüzünden
(siz böyle olsun istemezdiniz)
bir bakış bile yeterken anlatmaya her şeyi
kalbinizi dolduran duygular
kalbinizde kaldı.

siz geniş zamanlar umuyordunuz
çirkindi dar vakitlerde bir sevgiyi söylemek.
yılların telaşlarda bu kadar çabuk
geçeceği aklımıza gelmezdi.
....."

16 Haziran 2009 Salı

dünyayı sana bırakıyorum...

ne işim var böyle bi zamanda böyle bi tarihte... 3,5 yıl geçiyor gözümün önünden, eşyalarımı toplarken. defterler, kitaplar, notlar, fotoğraflar... bu kadar çok dersi ne zaman gördük biz yahu?!! atmaya kıyamadığım kolilere sığmayan föyler offf!. ooo piti piti kremalı sepeti yapıcam artık:s neler neler çıkmıyor ki ajandalardan. lisedeki "insteyşıbıl taytanik"ten tut da tengılları kafasına dolamış, kutu kolalardan kule yapan ayşegüle kadar yok yok:)) oturup tekrar baştan okuduğum üniversite ilk yıllardan mektuplar..daha az haberleşip daha kıymetli hatıralar bırakıyormuşuz o zamanlar. sonra genetik defterimin arasında, genetiğime aykırı olaraktan, gazete haberinden kesilmiş bi parça ilişti gözüme. bi köşe yazısı, sanırım ölen birinin ardından, şiiri beğenmişim, güzel, yazmaya değer:

bir sabah bakacaksın ki bir tanem
ben yokum
dünyayı sana bırakıyorum.
söz aldım saatlerden,
sana koşacaklar.
söz aldım gecelerden ,
seni uyutacaklar.
şarkılardan söz aldım,
hatırlatacaklar
ve gözlerimdeki son yağmurlar pencerende
beni anlatacaklar sana bir bir ileride
belki bir gün, bir buğday misali düştüğüm yerde,
belki de bir dikenin dibindeyim, çaresiz,
kim bilir nerelerde...
bir sabah bakacaksın ki bir tanem,
ben yokum,
dünyayı sana bırakıyorum

9 Mayıs 2009 Cumartesi

ulu orta

rezerve edilmiş tarihim!.. ah benim bu takıntılarım:))
artık rahat yazamayacakmışım gibi geliyor, bakalım, zaten pek de vaktim olmuyor ya. herşeye zaman ayırabilen ben, içimi dökmeyi erteliyorum, ama hala taşmıyorum...
pek gülümsetici bi şiir buldum. artık hazıra konmuyorum, ben buluyorum şiirleri. belki bu gidişle bi gün yazmaya da başlarım:)

ulu orta

seyrek gülüş sen ne güzel bir şeysin
nazlanırsın ama bir gün gelirsin

düşen bir yaprağa bağladım hayatımı
olsun artık diyorum ne olacaksa
paralı asker miyim neyim ben
ekleyip duruyorum sabahları akşama
ve kendimi arıyorum meşgul çalıyor
gerçi söylenmez böyle şeyler uluorta
aşk diyor başka bir şey demiyor kalbim
nasıl bir dostluk ki bu, hem kadim
hem de mayhoş elma tadında.

.....

3 Mayıs 2009 Pazar

cam ırmağı

"Değil mi ki kimi taş gemi oldum cam ırmakların üzerinde yüzmeye kalkıştım,
kimi cam ırmak oldum taş gemilerin bağrımda yüzmesine alıştım.
ama her halde de sadece cam ırmağın değil taş geminin de kırıldığına tanığım..
netice: cam ırmağında taş gemi yüzdürmeyi bir türlü başaramadım.." nb